“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi”
Kanuni Sultan Süleyman’ın asırlar önce hasta yatağında söylediği sözde iki farklı yerde geçen “devlet” kelimesi muhtemelen hem bildiğimiz anlamda, hem de şans, mutluluk anlamlarında kullanmış… Her halükarda sözün vurgusunun gittiği tema sağlığın, insanın tüm yaşam döngüsündeki tartışılmaz önemi ve değeri…
Dünya, günümüzde artık daha fazla kavramların geleceğini konuşur hale geldi: “ulaşımın geleceği”, “işin geleceği”, “tarımın geleceği”, “sağlığın geleceği”… Bunların arasında sağlık ve sağlığın geleceği tartışmaları hep revaçta olsa da özellikle COVID-19 sürecinde tartışma listesinin başına oturdu ve sıklıkla konuşulan ve hayata geçirilen yenilikçi öngörülerden ve uygulamalardan belki de en fazla nasibini aldı..
Bu yazımızda, son bir senede farklı kişiler, kurumlar ve yayınlar aracılığı ile defalarca konuşulan, masalara yatırılan, analiz edilen ve üzerinde öngörüler geliştirilen “sağlığın bugünü ve geleceği”ni bütünsel ve derleyici bir yaklaşımla ele alacağız ve paydaşlar tarafından somut olarak atılması gereken adımlara ilişkin bazı önerilerimizi paylaşacağız.
Evet, COVID-19 bizi 2020 senesinin başlarından itibaren ortaya koyulan sağlığın geleceği öngörülerine daha da yaklaştırdı… Hem de teoriden pratiğe bir yolculuğu da hızlı bir şekilde başlatarak… Veri paylaşımı, birlikte çalışabilirlik, mRNA teknolojilerinde ve CRISPR tabanlı teşhis ve tedavi teknolojileri gibi bilimsel alanlarda ilerleme, davranışsal değişimler, dijital sağlık ürün ve çözümleri, tele-tıp uygulamalarına eğilim ve sağlık okur yazarlığındaki artış gibi konular ve tabi ki ilaca, aşıya erişimin ne kadar hassas ve kritik olduğu, devlet kurumlarının bu kapsamdaki rolleri başlıklarında son 1 senede ciddi farklılaşmalara tanık olduk.
Artık dünya, tedavi hizmetleri odaklı değil sağlıklı yaşam ve önleyici / koruyucu bakım odaklı bir geleceği konuşur hale geldi.
Pandemi süreci bir kez daha bize hatırlattı ki, sağlıklı yaşam koşullarına adapte olmak ve teknolojinin oyun değiştirici gücü ile erken teşhislerin konulması ve kararların alınması gerçekten önemli. Bu adaptasyon sadece “erken teşhis hayat kurtarır” perspektifinden değil, hem sağlık harcamalarını optimize edici bir etkisi olması nedeniyle, hem de azalan işgücü verimliliğini ve toplumsal refahı da artırıcı sonuçlarından dolayı fazlasıyla katma değerli bir yaklaşım.
Şimdi “Bütünsel hasta deneyimi” dönemi!
Artık hastaların tedavi yolculuğunda, çoklu kanalları da içeren bütünsel hasta deneyimi ön plana çıkıyor. Tedavi merkezleri ve sağlık kuruluşları çevresinde değil, hastanın ihtiyaç ve beklentileri çevresinde dönen bir gelecekten bahsediyoruz.
Yapay zeka işbaşında!
Verinin ve içgörü odaklı analizlerin de yardımı ile kişiselleştirilmiş tedavilere çok hızlı geçiş yapılması söz konusu. Hastalığın seyri, semptomları ve kişilerin sağlık geçmişleri doğrultusunda, hastaya verilmesi düşünülen ilaçların içerikleri, o kişide neden olabilecek yan etkiler de göz önünde bulundurularak, yapay zeka çözümleri ile gerçek zamanlı olarak analiz ediliyor ve ilaçlar artık buna göre üretiliyor. Öngörü analizleri ile hastaneler, hangi dönemlerde ne kadar ve hangi kategori ve branşta sağlık personeli bulundurmaları gerekeceğini oldukça hassas olarak planlayabiliyorlar. Nadir hastalıklar için hücre ve gen terapileri artık rutin ihtiyaçlar ve uygulamalar olarak gündemde. İnsan genlerine göre özelleşmiş diyet programları üzerinde çalışılmakta. Üretim ve tedarik zinciri tarafında önemli farklılaşmalar yaratılmaya başlandı bile.
Başrolde “tele-sağlık”
Sanal Sağlık uygulamaları, teletıp uygulamaları, artık önlenemez şekilde hem yüksek talebi ve maliyetleri kontrol altına almak, hem de hasta memnuniyetini artırmak açılarından yükselişte. Bir McKinsey araştırmasına göre, önümüzdeki yıllarda, sadece ABD’de 250 milyar USD sağlık harcaması uzaktan sağlık hizmetlerine kayacak. Ürün ve hizmet anlamında teknoloji ve nitelikli insan gücüne de katkı sağlayan bu eğilim, artık geleneksel sağlık oyuncuları dışında kalan paydaşların da bu alanlara yatırım yaptığı bir duruma evrildi diyebiliriz.
Deloitte tarafından yapılan global bir araştırma ciddi bir memnuniyeti ortaya koyuyor ve geleceğin ayak seslerinden haberler veriyor:
Herşeyin başı: veri
Artık her kişi ve kurum her ortamda farklı kanallar ile veri üreten ve paylaşan hale geldi. Bu da verinin yarattığı katma değeri çok artırdı. Üretilen veri hem kamu kurumları hem de sağlık kurumları, sağlık profesyonelleri ve kişilerin kendileri tarafından hızlı ve kaliteli kararlar almak için kullanılıyor.
Uzun vadeli düşünme zamanı
Tüm bunlara ek olarak, artık geleneksel sigorta şirketi gibi ödeme kuruluşu yapıları da, kişiye özel sağlık finansmanı yaratan, tamamlayıcı sağlık sigortaları, uzun dönem sağlık sigortaları sağlayıcıları olma gibi, ya da maliyetleri düşürmek adına müşterilerine kişiselleştirilmiş sağlıklı yaşam, evde sağlık hizmetleri ve koruyucu bakım hizmetleri önerme gibi iş modellerine geçiş yapan yapılara dönüşüyorlar.
Geleceğin hastanesi !
Bilimkurgu yazarı Arthur C. Clark’ın 1964’te çizdiği gelecek tasviri gerçek oldu: Zaman, İngiltere’deki bir doktorun yeni teknolojilerle ve internetle Yeni Zelanda’da bir hastayı ameliyat edeceğini öngören Arthur C. Clark’ı haklı çıkarmış oldu. Doktorların yetkinliklerini artırmak, kompleks müdahaleleri planlamak ve ameliyatları en az riskli bir şekilde mümkün kılmak adına sanal gerçeklik simülasyonları kullanılmaya başlandı bile. Lokasyon bağımsız tele-sağlık uygulamaları ile uzaktan muayene ve teşhis işlemlerinin daha ötesinde, uzman doktorların sanal gerçeklik uygulamaları ile dünyanın herhangi bir yerindeki hastayı uzaktan ameliyat etmelerinin de önü açılmış oldu. 5G altyapısının da gelişimi ile bu tür işlemlerin belli bir süre içerisinde artık sıradanlaşacağını söylemek hiç de zor değil.
Sağlığın yakın geleceğinde artık “geleneksel oyuncular” olan tedavi merkezlerini, hastaneleri ve sağlık sigortası şirketlerini, veri ve teknoloji sağlayıcı şirketlerle ve ileri analitik hizmetler sunan start-up’larla bir arada göreceğiz. Bu tür yeni iş modellerinin fizibiliteleri yapılmaya başlandı bile. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin kapsamlarının genişlediği, evde bakım ve yaşlı bakım hizmetlerine de dönüştüğü, temel odağın insan olduğu bir süreçten hızlı bir şekilde geçiyoruz.
Yukarıda saydığımız sağlık odaklı ve adeta mucize gibi gelişmelerin sayısını ve detay seviyesini artırmak, dünyanın farklı bölgelerinden somut ve pratik uygulamaları sıralamak mümkün. Tabi bir taraftan da sağlık sektörünün tüm dünyada ağırlıklı düzenlemeye tabi sektörlerin başında geldiğini de belirtmek gerekiyor. Hem kişisel verilerin güvenliği anlamında hem de rekabet boyutlarında farklı regülasyonlara tabi olan bir endüstriden bahsediyoruz. Özellikle teknolojinin cari mevzuata göre gözle görülebilir şekilde ön planda gittiği bir sektörde düzenleyici hamlelerin de bu baş döndürücü hıza uyum sağlaması gerekiyor. Sadece finansal göstergeleri değil insan odağını, sağlığa hızlı ve kaliteli erişimi hedefleyen bir çizgide devletlerin ve tüm sektör paydaşlarının bir arada yürümesi gerektiğine inancımız tam.
Türkiye, son 20 yılda ciddi bir sağlık dönüşümüne yöneldi ve ciddi sağlık sistemlerini hayata geçiren, bu anlamda dünyanın pek çok ülkesine örnek olan bir konumda. Ancak OECD rasyolarına baktığımızda kişi başına düşen sağlık kaynakları anlamında bazı kategorilerde ortalamaların altındayız. Burada önemli nokta; sağlığın geleceğini hayal ederken kapasite sorunlarımıza nasıl cevap vermemiz gerektiğini de şimdiden düşünmek gerekiyor. Arz ve talebi ekonomi ve kalite bağlamında optimum dengeye nasıl getiririz? Kapasite sorunları yaşarken operasyonel verimliliği de nasıl sürdürebiliriz gibi sorunların cevaplarını dijital dönüşüm unsurlarını da gözeterek aramaya başlamak gerekiyor. Sağlık hizmet sunumunda kaliteyi daha da artırarak ama yüksek kullanımdan kaynaklı sorunlara da doğru çözümler geliştirerek yaklaşmak gerekiyor. Hem insanlar hem de sağlık hizmet sunucuları tarafında gereksiz yaratılan talebin kontrol altına alınması, sağlık insan gücü yönetiminde işin geleceği yaklaşımları ile de paralel olacak şekilde çözümlerin geliştirilmesi, fazlasıyla önemli olacak.